Bir hafta oldu biraz özleştik. Tam ne hakkında yazsam diyordum ki. Konu mesaj kutumdan taşmaya başladı.
Arkadaşımın yolladığı reels videosunda diyordu ki
Anlamadım, anlayamadım…
Denize nazır kurulmuş bir masa görüntüsü üzerine, şiir olarak okunmuş dizeler, fonda da hüzünlü bir müzik. Reklam meklam cerahat gibi çıkarmış mı milletin gönlündeki sitemi? Beğenenlerin sayısına bakınca çıkarmış.
Kalbindeki yarasını tarif etmeye çalışan, sitemi gözlerinden taşan, kurduğu hayaller ve sevgisi öfkesiyle sinir harbine dönüşmüş sitemler…
İçinde ayların belki yılların emeği var. Dostumu anlıyor olduğum için ona destek olabilecektim çok sevimdim, dostumu anlıyor olduğum için içim burkuldu.
Elbette her şey çok güzel olsaydı keşke…
İşte bu keşke, herkesin acısı kadar sürüyor. Uzunluğu derinliği kişiye göre değişiyor bu keşkenin. Bu suruma istinaden bir söz daha bat ya hani “Herkesin acısı sevgisi kadar” diye. İşte o keşkeler herkesin muhatabına yüklediği anlam kadar.
Ama dostlarla, ama kendi kendine, ama destek alarak bu defterleri kapatmayı öğrenmek yoluna yürümek lazım. Ben işin içinden çıkamayanlara profesyonel destek öneriyorum. Bu sürçeler de destek olabilecek canım Ceren ve sevgili Aytaç hocam var mesela soyadlarını söylemeyeyim reklam olmasın ama merak edenler özelden yazsın. En güzeli, otur koltuğa kapat gözlerini anlat…
Elbette kolay olmayacak ama olacak olan oldu ve bitti. Ben hep şimdi ben ne yapacağım diye bakarım bütün durumlara. Dostlarıma da bunu söylerim şimdi ne yapacaksın. Daha güzeli ben bunu nasıl lehime çeviririm?
İki dost dertleşmesi sırasında bir konuşmaya denk gelmiştim şöyle diyordu:
Hepsi geçecek hepsi bitecek, tüm haksızlıklar, acılar hüzünler, bütün hesaplar kapanacak sevgili dostum. Herkes harfi harfine ve terazinin tam kefesindeki kadar hesabını alacak üzülme. Bugüne kadar aksi daha olmadı.
Bekle…