Yapay zekâ da dâhil olmak üzere kime "Türk kadınını nasıl tanımlarsın?" diye sorsak, "Cefakâr, fedakâr" yanıtını alıyoruz.

Geçmişten günümüze, kadınlar cefasını çekti de sefasını kim sürdü? Bir cefanın sefası da olmalı. Onlarca, yüzlerce, binlerce kadın fedakâr oldu da karşılığını alabildi mi?

"Yuvayı dişi kuş yapar" dediler. Evi kadın temizler, çocuğa kadın bakar, yemeği kadın yapar, çamaşırı kadın yıkar, kocası işten gelince güler yüzle karşılar. Çalışıyorsa da bellidir yapacağı işler; kadınlara uygun görülen meslekler sıralanır. Zihnimize böyle kazıdılar kadının "görevlerini"...

Bir arkadaşımızın eğitimde yaşadığı bir deneyimi paylaşayım. Onlara şu soru sorulmuş: "Size beş meslek sayacağım, aklınızdan bu mesleklerle bağdaştırdığınız kişilerin isimlerini getirin. 1. Doktor, 2. Sekreter, 3. İtfaiyeci, 4. Esnaf, 5. Mühendis."

Sonra bir soru daha gelmiş: "Bu kişilerin cinsiyetlerini söyler misiniz?"

Cevaplar tahmin ettiğimiz gibi: 1. Erkek, 2. Kadın, 3. Erkek, 4. Erkek, 5. Erkek...

O an fark ettik ki, algımız böyle şekillendirilmiş. Kadın doktor, kadın mühendis yok mu? Peki, bu soruyu soran arkadaşımın kendisi kadın mühendis değil mi?

Tarihin ilk dönemlerinde erkekler avlanırken, kadınların mağarada oturup çocuk baktığı söylendi. Ancak bilim insanları, kadınların da avlandığını, mücadele ettiğini ve hatta savaştığını kanıtladı. Tarih, kadının sadece yuva kuran değil, aynı zamanda savaşan, üreten ve yöneten bir birey olduğunu gösteriyor.

Toplumun bize dayattığı algıyı değiştirmek zaman alıyor. Kadın, bugün iş hayatında, siyasette, evde ve her alanda var olma mücadelesi veriyor. Ancak bunu başarmak için iki kat emek harcıyor.

"Kadının hamurunda var" dedikleri şey belki de budur. Böyle şekillendik yıllarca. Şimdi ise bu kalıpları yıkmaya çalışıyoruz. Yorucu olsa da artık her alanda varız.

Evet, her alanda varız ama çocuğumuza da bakıyoruz, evimizi de temizliyoruz, yemeğimizi de yapıyoruz. Peki, her şeyi aynı anda yapmak insanı nasıl geliştirir? Sürekli aktif bir insan, her şeye yetişen bir insan... Böylece çok yönlü oluyoruz, daha fazla düşünüyor, pratiklik kazanıyoruz. Beynimiz gelişiyor, farklı bakış açıları kazanıyoruz.

Bu yüzden özellikle "Kız çocukları okusun!" diyoruz. Onlar geleceğin anneleri olacaklar, insan yetiştirecekler. İnsanın, kadının değerini anlamak için öncelikle kadınlar bilinçlenmeli.

Kadınların yapabileceklerinin bir sınırı yoktur. Toplumun beynimize kazıdıklarına değil, kendi potansiyelimize kulak vermeliyiz. Kadınlar dünyayı daha kötü hale getirmez, aksine daha güzelleştirir.

Kadının daha çok söz sahibi olduğu, korkmadığı, zarar görmediği, sevildiği ve saygı gördüğü bir dünya için, mücadele etmeye devam edeceğiz.

Gücünün farkına var, sen zaten her şeyi yapıyorsun…

Cefakâr ve fedakâr oldun, şimdi Kalıplara Sığmayan Türk kadını ol!