Geçtiğimiz günlerde İzmir ile ilgili paylaşımlar yapan bir sayfada “YKM ve Sevinç Pastanesi önünde buluşanlar burada mı? “diye bir post gördüm. Uzun uzun baktım gönderiye. Bir anda 2000’li yılların başına döndüm. Bizim jenerasyonun gençlik yılları. Malum İzmir’de Nisan ortası olunca yaz yüzünü gösterir yarım da olsa.

Hafta sonu olunca, bir heyecan bir telaş Alsancak’ta bir arkadaş buluşması ve bir plan vardır muhakkak. Tabi kimsenin akıllı telefonu olmadığı için çaldırıp kapatma ile haberleşme var. Saat ve yer belirlenir, herkes o saatte orada olacak şekilde biner belediye otobüsüne. Buluşma yeri Konak YKM veya Alsancak Sevinç Pastanesi önüdür.

2000'lerin başı fonda Hakan Peker "Karam" şarkısı yeni çıkmış. Klimasız belediye otobüslerinde ölümüne süslenmiş kan ter içinde genç kızlar ve genç adamlar. Kıyafetler Petek Dinçöz, Shakira Spice Girls esintili...

Masmavi ve yeşil farlı göz makyajı, zeytinyağı gibi parlayan dudak parlatıcıları, herkesin kaşlar Nez, Sibel Can modeli. Herkesi sevgilisiyle evlenme hayali kuruyor. Hafta sonu 38 derece sıcakta, YKM önünde buluşulup Alsancak'a kadar yürümek, hasır dekorlu bir Kıbrıs Şehitleri kafelerinden birinde canlı müzik eşliğinde Neskafe, kola veya vişne soda içerek sohbet etmek.

O zaman böyle zengin kahve menüleri yok tabi ki. Türk Kahvesi evde içilir neskafe tam genç işi…  Gittiğiniz mekanda gitarla canlı müzik yaparlar ve geneli dönemin popüler şarkıları olur. Ortalık zift gibi sigara dumanı çünkü kapalı alanlarda sigara içmek yasak değildi o zamanlar. Eve dönüş saati yaklaştığında bir heyecan basarsı eve geç kalmamak lazım. Hep birlikte mekandan ayrılıp herkes İzmir’in dört bir yanında dağılacak şekilde durağına bırakılırdı. Tokalaşırken bir mahcubiyetli veda ile ayrılınır, eve varınca 2 kere telefon çaldırılırdı... Bu ben sorunsuz eve geldim demekti.  

O postun altına kısacık bir yorum yaptım, Meğer ne çok özlenmiş o zamanlar. Neden o kadar mutluyduk diye üzerinde düşünürken şunu hatırladım. “Umut” henüz yolun başında olma heyecanı olsa gerek. Bir cuma akşamı mutluluğu ile eşdeğer bir şeydi o his. Merak ve heveslerle dolu bembeyaz kağıt gibi ömür henüz. O beyaz deftere bakarkenki mutluluktu sanırım o.

Şöyle bir gerçek de vardı ki okul, dersane ve herhangi bir yerden tanıdığımız erkek arkadaşlar hem düzgün çok beyefendiydi. Hem korumacı, hem centilmen tavırları herkes tarafından mutlaka hissedilirdi.

Kimse hava kararıncaya kadar dışarıda kalmaz, herkese otobüsüne kadar eşlik edilirdi. Şakalar dozunda ve ölçülü sohbetler kaliteliydi. Bir önceki hafta okul kütüphanesinden kitap getiren iki kişi yazarı ve anlatımı konuşurken bazılarımız gelecek hayallerini anlatırdı. Okullar iş hayatı geçen yıllar derken yaprakların dallardan düşüşü gibi herkes bir yere uçuştu zaman içinde

Güle güle gençliğimiz...

Sezen’in Son Sardunyalar şarkısı gibi güzeldin…