Saraylar, tahtlar saltanatlar…

Baş döndürücü bir gösteriş sarıyor insanı. Şimdi herkes gözlerini kapatıp, kendini bir taht üzerinde başında taçla hayal etsin. Emrine amade hizmetkârlar, sonsuz güç ve gösteriş, değer ve kıymet.

Ağzından çıkan her söz emir anlamına geliyor. Bir insanın hayatı iki sözün ile sona erebiliyor, koruduğun kişi ömrünün sonuna kadar ihya oluyor.

Evet kim bu? Kral mı? Kraliçe mi? Soytarı mı?

Cevap veriyorum hepsi. 

Evet yukarıda saydığım güce, kral da kraliçe de ve şaşıracaksınız ama kralın soytarısı da sahip!

Hatta öyle ki, soytarı kralın yüzüne karşı kimsenin söyleyemediği şeyleri söyleyecek kadar güçlü. Saraylarda yaşıyor, kendi hizmetçileri, parası ve müthiş bir nüfusu var. Evet o bir soytarı. 

Şimdi gelelim kraliçelere.

Tüm bu güç dışında onu soytarıdan ayıran özelliklerin başında, saygı görüyor, kralı eğlendirmek zorunda değil. Bir söz hakkı var. Kişiliği, soyu, eğitimi, niteliği belli. Bu yüzden prenses olarak doğuyor ve sonra kraliçe olarak devam ediyor hayatına. Bu duruma istisna olarak Osmanlı’da sadece padişahın göz zevkine uygun olduğu için hareme alınan, eğitildikten sonra Haseki Sultan olanlar da var.

Veeee Kral. Gücünü önce geldiği aileden, sonra tahtından, sonra sınırsız yetkisinden alan kral bir ülkenin kaderini aklı ve vereceği kararlarda tayin edecek yegane kişi. Sembolü her yerde gücü temsil eder. Gölgesi bile güven verir gerçek bir kralsa.

Şimdi bu kadar hikayeyi neden anlattım. Günümüzde sembolik olarak varlığını devam ettiren bu olgu, insanların zihninde taht oyunları oynayan varlığına devam ediyor.

Heryer gücünü oturduğu tahttan değil ama banka hesabından alan, orduları değil ama etki alanıyla güç gösterisi yapan kral sendromu yaşayan adamlarla dolu.

Bu adamlar geçmişte doğuştan var olurken bugün soytarıları tarafından var ediliyorlar. Onları sürekli poh pohlayan, kralın imkanlarından faydalandığı sürece onun peşinden ayrılmayıp, o ne söylerse söylesin onu alkışlayan ve onun gönlünü hoş tutmak zorunda olan soytarılar. Gerçek kralların soytarıya hiç bir zaman ihtiyacı yoktur. Zaten alkışlanmaya ihtiyacı da yoktur.

Şimdi gelelim kraliçelere, doğuştan bir prenses olduğu için yanında bir prens veya kral olmada da o zaten kraliçedir. Masallardan biliriz, bir zamanlar kül kedisi bile olsa sonunda onu prenses yapan yine kendi ayakkabısıdır. Kulede de beklese, yıllarca uyusa da kraliçe kraliçedir, prenses prensestir.

Ve bütün bu anlatıların, saray, kral ve prenseslerle alakası yoktur.

Mutlu haftalar.