ŞARKI GİYDİK!

YAKIŞMIŞ MI?

İnsanlar çok eskiden sadece neşeli olduklarında bir şarkı dinler veya söylermiş. Sonraları özlediklerinde de şarkı türkü dinlemeye başlamışlar.

Aradan yıllar geçip, müziğe ve şarkılara ulaşmak kolaylaştıkça kıyafet giyer gibi her ruh haline uygun bir şarkı giymeye başlamışlar.

Mesele 80 ve 90 jenerasyonun gençliği o rengarenk ruhlara hep Sezen’den, Ajda’dan Tarkan, Mustafa Sandal ve daha nicelerinden giyinmiş.  

Eskiden sarkılları melodi ve sözden ibaret zannederdim, şarkı dediğin şey ruhunun elbisesiymiş.

İşe böyle bakmaya başlayınca anladım şarkıların kimlerin üstüne göre dikildiğini.

Ninniler kundakmış̧ mesela tam bebekler için. Mini mini bir kuş oyun parkı. Ağıtlar veda elbiseleriymiş. Coşkulu ziller, davullar tefliler düğünlük, bayramlıkmış.

İnsanın içini dolu dolu coşturan melodiler genç̧ aşıkların marşıymış̧ mesela. Kot, bot oduncu gömleği… Rafet diyordu ya hani “Seni seviyorum, seviiiiyoruuuuuum”

Kalbi kırıklar ve yitik aşklar diyarından tahliye olanlar Sezen’in mağazasından giyinirmiş.

Biraz ayağa kalkıp güçlenen Ajda’dan bir gardırop yapıp yoluna devam edermiş.

Evet evet çözdüm ben olayı.

Tabi sevip de kavuşamayan, isteyip ulaşamayan, ayrılıp barışamayan genç̧ adamlar için de bir mağaza var. Kronolojik sıralarsak eğer söze Tarkan girer mesela ve şöyle devam eder “Sensiz gecelerin koynunda…”  

Giysiyi giyenin ölçülerine göre yakaya bir Müslüm Gürses mendili mesela. Sonra aç Pandora’nın kutusunu içinden Ferdi, Orhan, Müslüm…

Öyle kolayca içini dökemeyip, lafı dolandıranlar için de kıyafetler var tabi, sanat müziği. Ölçülü saygılı ve incitmekten korkanların şık entarileri…

“Kimseye etmem şikâyet, ağlarım ben hâlime. Titrerim mücrim gibi, baktıkça istikbâlime” bu şarkı bir elbise olsaydı her halde, en az yüzyıl önce bir yalıda büyümüş, genç bir hanım efendinin, piyano dersi öncesi ecnebi muallimi beklerken giydiği kıyafet olurdu.

Şu komik detayı eklemeden geçemeyeceğim, ben bu şarkı sözünü̈, Kemal Sunal’ın Narçın rolünü oynadığı, Kanlı Nigar filminde okunan bir şiirden biliyorum.

Benim böyle derin bir musiki bilgim yok.

Neyse; Şimdi düşündünçe çokça Sezen, bazen Ajda, bolca Melike Şahin dikmiş son bir kaç yıldır ruhumun elbiselerini. Kıyafetsiz dolaşmıyor artık ruhlar, herkes her gün giyiyor.

Pahalısı var ucuzu var, rüküşü var şıkı var, incesi var ağırı var, hatta artık köpek elbisesi bile var insana giydirilen. Havlayarak dikilmiş bir kıyafet muhtemelen kendini sokakta dalaşıyor gibi hisseden ruhlar için yazışmış̧ olmalı.

Ben yerine göre her tarzda giyinmeyi severim aslında, ama bu ara ne giyinirsem giyineyim üzerimde hep bir hırka atıyorum adı “Voila” Andre Rieu Orkestrası’ndan dinlemeye bayılıyorum.

Bu şarkı bir giysi olsaydı akşamları ısınmak için omuzuma koyduğum beyaz peluşlu çok şık bir hırka olurdu.  

Peki siz bu ara hangi kıyafetler giydiniz ruhunuza?

Üstünüzde pul payet, elinizde zil mi var; Yoksa bulduğumu giydim ne çıkarsa bahtına mı?

Hayatının elbisesi neydi mesela? Aynaya baktığında sana en çok yakışan, seni sen yapan şarkı neydi?

Haydi açıp beraber dinleyelim mi? Ben basıyorum tuşa… 

Voilà, voilà, voilà..