Hiç duymuyorsak günde en az üç kere nasılsın sorusuna cevap veriyoruz? Çoğu “iyiyim sen nasılsın” diye cevaplanıyor. Herkesin bize sorduğunu dönüp kendimize soralım. 

Nasılsın? Bütün seslerin sustuğunu ve bütün düşüncelerin bir dakikalığına durduğunu hayal edip tekrar soruyorum kendime “Nasılsın” 

Bir yolu soluk soluğa yürümüş, yürürken güneşin doğuşunu, rüzgarı, yol kenarındaki çiçekleri ağaçları görmüş gibi yoluma devam ediyorum. Cebimde bir rehber, gece olursa diye tepemde bir fener bulundurduğum bir yol burası. Geçtiğim toprak yolların tozları ayakkabılarımda, üzerime yağmış yağmurun serinliği ve üzerimde bahar kokusu var.  

Yolu tarif edenler, yön gösterenler, takılınca elimden tutanlar, kenardan önüne taş atanlar… Doğduğumdan beri yanımda yürüyenler var, sonradan yanına eklen vakti gelince yol ayrımında vedalar. Yolu bitenler, yola yeni çıkanlar…

Yol kalabalık ama yalnız yürüyorum. Aslında herkes bu yolu yalnız yürüyor. Yokuşu var inişi var düzü var. Ben koşarak başladım, sonra baktım ki aceleye gelmiyor. Koşarken nefesini gücünü tüketirken neler kaçıyor gidiyor ayaklarının altında. “Yavaşla” dedim “Acele etmeye gerek yok etrafa bak biraz” dedim, ağaca bak, çiçeğe bak, zemine bak yol burada kaçmıyor ya işte. 

Sırtında yüklerle yürüyen başka insanlar var, yürümeyi bilmeyip başkalarına bakanlar var. Kendi yolunu yapmaya çalışanlar, gideceği yeri bilmeyenler var. El ele kol kola geçenler var etrafımda. 

Ne zamana yorulsam cebimden rehberimi çıkarıp okurum, “En doğru nasıl yürünür, engeller nasıl aşılır, çukurlar nerede yokuş nasıl geçilir hepsini tek tek öğrenmeye çalışırım. Biraz karanlık çöker tepemdeki feneri açarım. 

Yol görünmez olsana biliyorum orada. O an belki sadece sadece önümü görürüm yürüdükçe daha ilerisi aydınlanır. Güneş illaki doğar, illaki açılır yine yol. Kar yağar, takılır düşersin, yoldan iterler, biri eteğinden çeker, yalancı bahar gelir tam abanı çıkarırsın ayaz vurur. 

Bu yolda ne zaman zorda kalsam kalbimdeki rehber “Oku” der. Hemen cebimdeki rehberi açarım ilk kelimesi “Korkma” der. 

Derin bir nefes alır yeniden sırtımı dikleştirip bir yudum su içer, yolu benimle aynı olanlarla göz göze gelir ve devam ederim. 

Sonra bir anda sesler geri gelir, kornalar, müzikler konuşmalar, telaşlı sohbetler, yaslandığım sandalyeyi hissederim yeniden, elimdeki çay bardağının sıcaklığını hissederim. 

“İyiyim teşekkür ederim, sen nasılsın”